Yeni bir araştırmada, Dünya’nın suyunun, gezegenin oluşum yıllarındaki hidrojen bakımından zengin atmosferlerle magma okyanusları arasındaki etkileşimler sonucu ortaya çıktığı belirtildi.
Independent Türkçe’nin haberine göre, Nature adlı akademik dergide yayımlanan bu son çalışmada bilim insanları, Dünya’nın varolduğu ilk dönemlerde magma okyanusuyla moleküler hidrojen içeren öngezegen atmosferi arasındaki etkileşimlerin, gezegenin su bolluğu gibi bazı karakteristik özelliklerini meydana getirmiş olabileceğini ortaya koydu. Araştırmacılar mavi gezegenin kendine has kimyasal özelliklerinin kopyalanıp kopyalanamayacağını görme amacıyla Dünya’nın oluşumuna dair yeni modeller geliştirdi.
Aralarında ABD’deki Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles’tan (University of California Los Angeles/UCLA) araştırmacıların da bulunduğu ekip, zaman içinde gezegen soğudukça en yoğun maddenin içe doğru çöktüğünü ve Dünya’nın metal çekirdek, kayalık manto ve kabuk olmak üzere üç farklı katmana ayrıldığını belirtti.
18 farklı reaksiyon türü incelendi
Araştırmacılar, moleküler hidrojen içeren atmosferler ve magma okyanusları arasındaki materyal alışverişinin modelini çıkarmak için matematiksel yaklaşımlar kullanarak 25 farklı bileşiği ve 18 farklı reaksiyon türünü inceledi. Modelledikleri çeşitli kimyasallar arasındaki karmaşık etkileşimler, Dünya’nın oluşumunun muhtemel tarihi hakkında veriler sundu. Erken Dünya simülasyonunda, magma okyanusuyla atmosfer arasındaki etkileşimler büyük hidrojen kütlelerinin metal çekirdeğe doğru hareket etmesine, mantonun oksitlenmesine ve yüksek miktarlarda su üretilmesine neden oldu.
Bilim insanları bu etkileşimlerin, büyüyen gezegeni meydana getirmek için çarpışan kayalık malzemenin tümü tamamen kuru olsa bile “bol miktarda” su üreteceğini söylüyor. Kuyrukluyıldızlar ve meteoritler gibi diğer su kaynaklarının olması da mümkün fakat bilim insanları bunların, Dünya’nın mevcut durumunu açıklamada gerekli olmadığını belirtiyor.
“Ötegezegenler arasında önemli bir bağlantı da kurabilir”
Carnegie Science’tan çalışmanın ortak yazarı Anat Shahar, “Bu, gezegenimizin evriminin sadece muhtemel bir açıklaması olmakla birlikte, Dünya’nın oluşumunun tarihiyle Dev Dünyalar ve alt-Neptünler denen, uzak yıldızların yörüngesinde keşfedilen en yaygın ötegezegenler arasında önemli bir bağlantı da kurabilir” dedi.
Çalışmanın parçası olan araştırmacılar halihazırda Samanyolu Galaksisi’nin en yaygın gezegenlerinin kimyasal yapısını ortaya çıkarmaya ve uzak dünyalardaki yaşam belirtilerini tespit etmek için bir çerçeve geliştirmeye çalışıyor.